28 Kasım 2012 Çarşamba

LEY HATLARININ ANADOLU’DAKİ KESİŞME NOKTALARI

LEY HATLARININ ANADOLU’DAKİ KESİŞME NOKTALARI
  Medeniyetler Beşiği Anadolu’nun Avrupa ile Asya’yı birbirine bağlayan köprüsünün asıl adı İstanbul şehridir. Bu köprü şehir görünenin ardındaki görünmeyende de sırlarını hala saklamaktadır. Kimbilir belki de gelecek İstanbul'un gizemlerini bizlere bir bir açarak; binlerce yıldır herkesten saklanan evrensel kültürlere ait bazı bilgilerin açığa çıkmasını sağlar. Neden olmasın?...
  Antik çağlara kadar uzanan kadim bilgelik ekollerinin gizemli bilgilerle elde ettikleri anlayışlar, "Tanrının Bedeni"sayılan evrenin sonsuzluğundan söz eder. Sonsuz bir evrenin bir minicik parçacığı olan dünyamızsa, yeryüzündeki eğimleri, oluşları sağlayan enerjetik güç merkezlerine sahiptir. Bu merkezlerin her biri değişik türden bir güç yaymaktadır. Özellikle bazı ülke ve şehirler kozmik enerjilerin ara istasyonları görevini görerek belirli enerjetik dengelerin kurulmasına ve yayılmasına neden olur.
  Başka bir deyimle bu merkezler kuruluşlarındaki gizemli bilgiler nedeniyle kadim zamanlardan beri, çok gelişmiş uygarlıkların matematiksel hesaplarını yansıtma ve bizi üzerinde düşünme görevini de üstlenmiş sayılırlar. Hem otomatik bir şekilde kendi güçlerini sürekli yeniden yaratmakta hem de bağlı oldukları kozmik birimlerden sürekli enerji yansıtmaktadırlar. Ancak bu enerji merkezlerinin tümünü maddesel mekanlarda, yerlerde, binalarda aramak da her zaman doğru değildir.
  Bizim bu gözlerimizle baksak da göremeyeceğimiz (enerjetik bir değeri olduğu için beş duyu ile tespit edemeyeceğimiz) fizikte yer tutsada salt enerjiden oluşan merkezler olabileceği gibi; maddesel yansımalarıyla görünen halde olan yakınlarında, içlerinde gezenleri psişik ve enerjetik olarak etkileyen maddi yani tamamen görünür merkezlerde vardır. Antik ve ezoterik Mısır, Yunan, Aztek, Maya ve İskandinav inanışları ve onların gizemli sırları bu anlayışa iyi bir örnek teşkil eder. Ezoterik öğretilerde, evrendeki merkezlerle dünyamızdaki merkezler arasındaki ilişki gezegenimizin yüksek noktaları ve yeraltı geçitIerinin aracılığılıyla sürdürülmektedir.
Bu tür merkezler hangileri ve neredeler?
  Kuram ve inanışa göre güç merkezi dendiğinde akla gelen ilk yerler Mısır' daki Ehramlar (başta Keops olmak üzere), And dağlarındaki yaşı bilinmeyen kent ve uygarlık kalıntıları, Himalaya dağları, Tibet'in Lasha kenti ve oradaki tapınakların oluşturduğu çember, Yunan mitologyasına göre tanrıların konutu olan Olimpos dağı ve Doğu Afrika'daki dağ silsileleri olarak bilinir. Tabii bunlar arasında adı fazla geçmemiş İstanbul gibi gizemli kentler de vardır.
  Dünya'nın yüksek dağları, yerleri ki bunlar aynı zamanda, kayıp kıtalar ve kadim uygarlıklar kuramına ya da varsayımına da bağlıdırlar; bir çeşit anten görevini görüyorlarsa, birer yansıtıcı olarak kullanılıyorsa İstanbul'un yedi tepesi için benzer bir işlev neden düşünülmesin?...
  Kimi araştırmacılar, güç merkezi ve "anten" denildiğinde, eskinin izlerini ve anılarını taşıyan sütunlara, dikilitaşlara belirli bir önem ve işlev tanımaktalar; kimi araştırmacılar ise, birer iletişim yolu olarak yeraltı geçitlerine, dehlizlere daha önem vermekteler. İstanbul her iki konuda zengin ve ilginç bir çeşitlemeye sahip olduğundan yorumları ve örnekleri çoğaltmak her zaman olasıdır.
7 Tepeli Şehir
  İstanbul, Roma gibi, yedi tepe üzerinde kurulu, çok eskilere dayanan bir merkez kenttir. Bu merkez kentin yedi tepe üzerine kurulmuş olması gizem aynı zamanda da jeolojik ve topografik bir özelliktir. Başlangıç olarak bu tepeleri bir sıralayalım ve anımsatalım:
1 - Sarayburnu tepesi
2 - Nuruosmaniye tepesi
3 - Beyazıt tepesi
4 - Fatih tepesi
5 - Sultanselim tepesi
6 - Edirnekapı tepesi
7 - Davutpaşa tepesi
Sıraladıktan sonra da bu tepelerde bulunan bazı yerleri de eski ile bağlantılar kurarak saptayalım :
 
1 - Sarayburnu tepesi - Topkapı Sarayı ve Ayasofya
2 - Nuruosmaniye tepesi - Nuruosmaniye Camisi ve Çemberlitaş
3 - Beyazıt tepesi - Beyazıt ve Süleymaniye camileri
4 - Fatih tepesi - Fatih Camisi
5 - Sultanselim tepesi - Sultan Selim Camisi
6 - Edirnekapı tepesi - Tekfur Sarayı, Kariye Camisi
7 - Davutpaşa tepesi - Çukurbostan Sarnıcı (Ermiş Mocius sarnıcı)
  Yedi tepede değişik tarihlerde inşa edilen yedi ibadet yeri, iki saray, gizemlerle donatılmış bir sütun ve eski bir ermişe adanmış bir sarnıç var. Sayıların üzerinde biraz duralım: tepelerin ve ibadet yerlerinin sayısı (yedi) eşittir, geriye kalanları topladığımızda elde ettiğimiz sayı dörttür, yedi ile dört ise eşittir onbir. Bu üç sayı (dört, yedi, on bir) üzerine durup bunların, çeşitli inanış ve kültürlerdeki, değer ve anlamlarını sıralayalım:
- Dört: Yunan felsefecisi ve matematikçisi Fisagoras'a göre bu sayının anlamı "doğruluk", "adalet" ve "dünya" dır; Türk mitolojisine baktığımızda: Göktürklerde dört yönü temsil eden dört tanrı buluruz; Şamanların hırkalarında dört adet çıngırak vardır; Abakan Türklerinin kutsal törenleri dört kutsal kayın ağacının yanında yapılırdı; ilk kez cennetten çıkma olan atın dört gözü vardı.
  Başka kaynakları incelediğimizde; gizemsel ve ezoterik inançlara göre dört tanrıyı, dolayısıyla en üstün yüceliği, simgeleyen sayıdır ve ilginçtir ki, bazı dinlerde tanrının adı da dört harften oluşmaktadır, örneğin;
Latince'de Deus
Mısır' da Amun
Sümer' de Jabe
Asur' da Adad
İran' da Sire
Tatarlar' da İtga
Yahudiler'de Yhvh
İhvan-ı Safa'nın "Risaleler"inde ise dört aşağıda olduğu gibi değerlendirilir:
  "Tanrı, tabiattaki her şeyi dört grup halinde yarattı. Mesela sıcaklık ve soğukluk, kuruluk ve nemlilikten oluşan dört fiziki özellik; ateş, hava, su ve topraktan meydana gelen dört unsur; kan, balgam, sarı ve karasafradan oluşan dört salgı;dört mevsim... dört esas yön... dört rüzgar...takım yıldızlara göre tayin edilen dört yön, metaller, bitkiler, hayvanlar ve insanlardan oluşan dört ürün."
  Bundan başka dört ölümsüzlüğün, dayanıklılığın, ısrarın, başarının ve umudun sayısı olarak da bilinir.Dört ikinin karesinden oluştuğundan gelişmiş bir sayı olarak kabul edilir. Kare ise maddede eşitlik ve dengeyi sağlamaktadır. Kare şekil olarak da sembolizmde Dünya Küresini simgeler.
- Yedi: "Yedinin kutsal bir nitelik taşıdığı inancı Anadolu ile onun komşularıyla olan ilişkilerinde ortaya çıkıyor. Yedi çok önemli bir sayıdır. Mısır, Sümer, Akad, İran, Hint, Hitit daha sonra Yunan, Roma uluslarının düşüncesinde yedinin ayrı bir önemi, bir kutsallığı vardır sayı olarak. Genellikle kutlu, uğurlu sayılır." Tanrısallığın sembolüdür. Örneğin: Yedi kat gök, yedi kat yerin altı inançları; yedi yerden yamalı, yedi iklim, yedi deniz, yedi başlı yılan v.b deyimleriyle yedinin önemi belirtilmeye çalışılmıştır. Yedi sembolizmde Tanrıyla dünyayı birleştiren bir sayı olarak tanınır. Çünkü üç, teslisde olduğu yaradan, yaşatan ve öldürenin, dört ise hava, ateş, su ve toprak elemanlarının oluşturduğu Dünya'nın sayısı ve simgesidir. Diğer bir yaklaşımla Yedi yerle göğü birleştiren tanrısallığın da sembolü olan bir sayıdır. Dört dünyayla üç de gökle ilgilidir. Dünyada elde edilebilecek en son bilgiler 7'den verilir. Yedi hareket halindeki evrenin olduğu gibi uzayın ve zamanın da toplamını simgeler. Bu bakımdan Apokolips'in şifreli sayısıdır. Yedi aynı zamanda Güneş'e ait olup eril bir sayıdır.
- Onbir: (ilk kez dört artı üç, yani iki kez tanrının sayısı ile dünyanın sayısı) Onbir tartışmalı bir sayıdır ve genelde şansı ve gizli refahı simgeler. Hakimiyetin, gücün, cesaretin, mücadele ve başarının sayısı olarak bilinir. Onbiri suçluları takibeden ve suçları araştıran tehlikeli bir sayı kabul eden inançlar olduğu gibi Rene Guenon gibi onun hieoros gamos’un yani mikrokozmosla makrokozmosun kutsal evliliğinin büyük sayısı olduğunu söyleyenler de vardır.
  Sayılara kapılıp İstanbul' dan ve yedi tepelerinden sanki bir hayli uzaklaştık gibi gözükse de belirli sayıların gizemsel anlamları üzerinde durmamızın nedeni, tepelerle ilgili sayıları incelediğimizde, bunların da tepelerdeki güç potansiyelini kanıtlamaları, en azından işaret etmeleridir.
  Örneğin: Rumeli Hisarı'nın yedi burcu ile İstanbul'un yedi tepesi arasında bir bağlantı kurulabilir. " ... yaklaşık 500 metre yükseklikten deniz tarafından bakıldığında Rumeli Hisarı'nın konumu, Osmanlıca bir tür elyazısı şekli olan Hattı Kufi ile yazılmış Muhammed sözcüğü yazmaktadır bir başka açıdan bakıldığında ise bu kez Arapça Mehmet sözcüğü yazmaktadır.
  Ve böylece, Rumeli Hisarı da bir başka inanışa yol açarak kentimizin gizemler yaratan, gizemler taşıyan mekanları arasında yerini bulmuş oluyor.

Kaynak:http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/anadolu/g_anadolu1.htm

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder